İkili anlaşma ve piyasaya satış gibi hakları olmayan lisanssız güneş enerjisi santrallerinin(GES) yatırımcıya keyif veren alım garantili dönemi yakın zamanda sona erecek. Peki ya sonra? Tabii ki sökülüp geri dönüşüme verilmeyecek(Almanya’da EL testine giden bir panelin test sonrası imhası için test ücretinin üstüne para alınıyor.). Durduğu yerden elektrik üreten bu santraller muhakkak değerlendirilecek. Nasıl sorusuna ise ilk olarak mevcut yönetmelik çerçevesinde değerlendirerek düşünüp cevap vermeye, daha sonra da farklı fikirler türetmeye çalıştım.
Lisanssız GES’lerin doğasına en uygun iş modelinin ürettiğin yerde tüketmek olduğuna inanıyorum. Ülkemizde(TR) yayılması için oluşturulan iş modeli de sözde bunu destekler nitelikteydi fakat yönetmelikteki ufak tefek açıklar tüketmeden üretmeye izin verdi. Tüketiciye doğan ek bedel de elektriğin ucuz olduğu TR’de pek bir kaos ortamı yaratmadı ve bugünlere geldik. Şu an geriye dönüp baktığımda çok da kötü bir tablo görmüyorum. Regülatörler bir şekilde GES’i sektöre öğretti diyebiliriz. Hatta yakın zamanda bu santralleri elektrik tüketen kesimle birleştirmeyi de başaracaklarını düşünüyorum. Yani arz ve talebin kesişmesine oldukça az kaldı gibi. Çatısı müsait olan tüketiciler GES kurmaya başladı bile. Peki çatısı müsait olmayanlar ne yapacak? İşte tam da burada lisanssız GES’ler devreye giriyor. Belki de regülatörler tarafından 1MW ile sınırlandırılmasındaki amaç bu zamanlarda yapılacak ticaretlerin daha da kolay gerçekleşmesini sağlamaktı keza sözleşme gücü 1MW ve altı olan çok fazla tüketim tesisi mevcut. Sıkıntısız GES’lerin 10. yılından sonra ~%90 performansla çalışacağı ve ~15 yıllık ömrünün kaldığı düşünüldüğünde kaliteli bir üreteç olarak değerlendirilebilmeleri muhtemel. Yönetmelikte de bu ticaretin önünde herhangi bir engelin bulunmadığını düşünüyorum. Elektrik faturası ödemek istemeyen irili ufaklı tüm sanayiciler bu santralleri satın alarak yüklü elektrik faturalarından kurtulabilirler. Önümüzdeki dönemlerde özellikle OSB’lerin tüketim birleştirme ile çok ciddi GES portföyüne sahip olması mümkün gözüküyor.
Peki başka nasıl değerlendirilebilirler? Temiz enerji kullanımı belirli oranda zorunlu hale getirildiğinde GES’lerin ödüllendirilmesi söz konusu olabilir. Şuan TR’de Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti Belgesi(YEK-G) adı altında bu yapı oluşturulmaya çalışılıyor. Fakat YEK-G sadece lisanslı santraller için işleyecek bir mekanizma. Ama uluslararası pazarlarda türevleri de mevcut(IREC) gibi. Üretici ürettiği elektrik için sertifika alıyor ve tüketici de temiz enerji üretmek yerine bu sertifikayı satın alıyor. Yalnız mevcut durumda bu lisanssız GES’ler için tek başına yeterli bir gelir kaynağı olmuyor gibi. Çünkü dünyada 0.25-7 USD/MWh civarında olan bu sertifika TR’de ise 0.25-0.5USD/MWh arasında değişiyormuş. Ama yukarıda ilk anlattığım modelde bu sertifikalar tüketiciler için gelir kaynağı olabilir. Bu sayede hem öztüketim modeli işler hem de sertifika üretip ticareti yapılır.
Ürettiğin yerde tüket modeline uygun gözüken bir diğer yöntem ise aynı dağıtım bölgesinde bulunan üreticilerle tüketiciler arasında elektrik ticaretinin yapılmasına müsaade etmek. Yani EDAŞ’ların kendi bölgelerinde liberal bir elektrik piyasası oluşturması. Burada tek yapılması gereken şey lisanssız GES’ler için ikili anlaşmaların önünün açılması olacaktır. Bu da EDAŞ’lara verilecek kısıtlı lisans verme yetkisi ile çözülebilir. EDAŞ’lar yönettiği bu yerel piyasa için de hizmet bedeliyle ödüllendirilebilir. Burada tek sorun lisanslı GES sahiplerinin lisans için verdiği kapasite tahsis bedellerinden yakınması gibi duruyor. Bunun da önüne geçmek için bakanlık tarafınan birim elektrik lisans bedeli belirlenir ve böylece lisanssız GES’ler ürettikleri her MWh için devlete lisans bedeli ödemiş olur. Eğer bakanlık bu yükü çok başlılığı önlemek adına kendi taşımak isterse de aynı methodla üretilen elektrik için birim elektrik lisans bedeli taahhuk ettirebilir.
Şahsen yukarıdaki modelleri oldukça uygulanabilir görüyorum. Kimse ‘sıfır’ hareket ile üretilen bu elektrikten vazgeçmeyecek, sadece çıkarlar sebebiyle santral sahipleri değişecek. Neticede her arz kendi talebini yaratır.
Aşağıdaki grafik Gartner’ın Hype Cycle olarak adlandırdığı bir grafik. Kendisi teknolojik gelişmelerin 5 fazda gerçekleştiğini açıklamaya çalışmış. Bu grafiği ilk gördüğümde lisanssız GES’lerin de böyle bir eğri izlediğini düşündüm ve kırmızı renk ile grafikteki tanımları devşirdim. Sanırım sektör olarak 4. faz olan aydınlanma patikasına gelmiş bulunmaktayız. Verimlilik platosuna da az kaldı.

21.07.2020
Bir cevap yazın