Bu yazıyı okumak 4 dakikanızı alacaktır. Keyifli okumalar.
Bugünlerde yaşadıklarımızı ne kadar kağıda dökersek, kayda geçersek o kadar iyi. Büyük bir değişimin temeli inşa ediliyor ve şanslıyız (ve heyecanlıyım) ki taşları koyan nesiliz. Mevcut ahbap çavuş sistemi hakkı rahmetine kavuşuyor, bilgi en büyük güç olmaya başladı. Sanıyorum bunun da en büyük sebebi geleneksel bilgi selinin yerini yeni nesil bilime bırakması. Yeni nesil bilimi okuyan kesim ile bunu hayata geçirecek sermayedar kesim farklı kuşak olunca da çatışmalar başlıyor. (Ama bence yeni nesil bilim, bu sorunu çözmek için muhteşem bir kabiliyete sahip: ÖLÇEKLENEBİLİR icatlar ortaya koyulmasını sağlıyor. Yani artık kendinizi yatırımcı olarak lanse etmek hiç de zor değil. Ölçeklenemeyen, hantal ve verimsiz kalan sanayi ortadan kalkıyor diyebiliriz.) Tabii ki bu yeni düzen de oluşumunu tamamladıktan sonra eski düzene döner ve hantallaşır ama biz tadını çıkaran nesil olarak tarihe geçeceğiz.
Asıl konuya gelecek olursam, sebebinin yukarıda anlattığım değişim olduğunu düşündüğüm bir çatışma da yenilenebilir enerjiden elektrik üretiminin yaygınlaşmasıyla başladı. 10 yıl alım garantili YEKDEM kapsamındaki santraller her ne kadar karantina sürecinde arz güvenliğini koşulsuz sağlayabileceğini kanıtlasa da tüketiciler bunun karşılığını faturada açık bir şekilde görünce psikolojik olarak etkilendiler ve cephe aldılar. Bunun üzerine ben de YEKDEM’in geleceğini ve sinsi üyesi Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin devreye girmesiyle oluşabilecek kaosu merak ettim(NEKDEM de denilebilir, neticede aynı yöntemle hesaplanacak).
YEKBED(YEKDEM Bedeli) kısaca; elektrik satın alım garantisiyle oluşan ek maliyet(TL). Bu maliyet de tüketilen elektriğe bölünerek tüketicilere yansıtılıyor(TL/kWh). Yani denklemi YEKBED kadar tüketim miktarı da etkiliyor. Tüketim azalırsa yük artıyor, artıyorsa da azalıyor. Bu da sürdürülebilir bir iş modeline ve biraz da şansa sahip fakrika sahiplerinin bu kısa karantina süresi için bedel ödemesi demek oluyor. Çıkan isyanın ‘haklı’ sebebi bundan kaynaklanıyor sanırım.
İlk önce mevcut durumu bilmek gerekiyor tabii ki. Geçmiş 13-14 aylık verilere göre elektriğin ağırlıklı ortalama fiyatı yaklaşık 43.7USD/MWh. Toplam YEKBED’i YEKDEM kapsamında üretilen enerjiye bölersek de 33.8USD/MWh rakamına ulaşıyoruz. Bu rakamlara göre tersten giderek teşvik(FIT) rakamını yaklaşık 77.5USD/MWh civarında uygulanmış diyebiliriz. Bu tüm YEKDEM kapsamındaki santralleri tek bir santral olarak düşündüğümüzde o santral için sağlanan alım garantisini simgeliyor. 2019 yılı ortalaması olarak faturaya yansıtılan bedel ise 14.1USD/MWh. Geçtiğimiz iki ay olan Mart-Nisan 2020’de yansıtılan ortalama bedel ise 28USD/MWh. Tüketimin azalmasından kaynaklı bu iki katına çıkan YEKDEM bedeli de isyanın sebebi demek oluyor.
Peki ileriki yıllarda karşılaşacağımız YEKDEM maliyetini 2020 yılı ile karşılaştırırsak nasıl bir tabloyla karşılaşacağız? Bunun için YEKDEM’e bağlı santrallerin yıllık üretim miktarları ve alım garantilerine bakınca aşağıdaki tablo ortaya çıktı. Buradan; alım garantisi yüksek olan biyokütle ve jeotermal santrallerinin çoğunun son 2-3 yılda devreye alınması sebebiyle teşvik rakamının arttığını(FIT) görüyoruz, fakat YEKDEM kapsamındaki üretim miktarının azalması YEKDEM maliyetinin azalmasını sağlıyor. Üstüne bir de tüketimin yıllık %4-5 civarı arttığını varsayarsak maliyetin daha da azalmasını sağlayacak.

Tabii ki bu tablo planlanan yeni yatırımlar sebebiyle değişecek ki en büyük etkiyi ise Akkuyu NGS yapacaktır. Akkuyu NGS; 2023 yılından itibaren kademeli olarak devreye girecek. Girdiğinde ise yukarıdaki tablo ve grafik aşağıdaki hali alıyor. Önümüzdeki 8 yıl çok fazla bir değişim olmayacak diyebiliriz.

Hibrit sistemler artınca, Güneş YEKA 1 devreye girince, yenilenebilir enerji santrallerine depolama entegre edilince(teşvikler sayesinde) YEKBED artmaya en azından azalmamaya bir süre devam edecektir. Fakat bu bir çocuğun dünyaya gelişi kadar normal bir olay. O çocuğun büyüdüğünde nasıl geleceği şekillendirdiğini ve sizi gururlandırdığını düşünün. İlk paragrafta dediğim gibi taşları koyan nesiliz ve temeli inşa ediyoruz, şanslıyız. Tıpkı bir çocuğun en zor ama en keyifli evresi olan ilk yıllarıymış gibi…
23.05.2020
Bir yanıt yazın