Kısa süre önce sektörel bir buluşmada değerli bir büyüğümle tanıştım. Sohbetimizin bir bölümünde maksimizasyon ile optimizasyon arasındaki farkı konuştuk. Tekrar tekrar sohbeti kafamda geçirirdikten sonra ivedilikle bu konudaki tavsiyesini günlük hayatımda uygulamam gerektiğini farkettim.
Kendimi bildim bileli bir rekabetin içindeyim. Durum böyle olunca çevreniz de rekabet eden insanlarla doluyor. Herkesin yoğurt yiyişi farklı olsa da başarılı olmak için yapılması gerekenler aslında oldukça net: Çalışacaksın. Ama ne kadar çalışacaksın(yoğurdu yiyiş kısmı)? İşte hepimiz burada tökezliyoruz ve maalesef çevreden gelen övgü dolu sözler daha çok tökezlememize sebep oluyor.
Nasıl mı?
Bir konuda çok çalışıp başarılı oluyorsunuz. Çevreniz bu başarınızı kutluyor ve daha iyi olmanız veya sürdürülebilir bir başarıya sahip olmanız için sizi motive ediyor. Siz de bu konudaki başarınızın farkına varıp bunu sürekli kılmak istiyorsunuz ve daha çok o konu üzerine çalışıyorsunuz. İşte kontrol bu aşamada elden giderse tökezleme başlıyor. O işi çok iyi yaptığınızı gördükçe kendinize güvenli bir alan oluşturuyorsunuz ve daha da üstüne gidiyorsunuz. Ama aslında o alanı siz oluşturmuyorsunuz; sizi içine kendi çekiyor. Her seçiş bir vazgeçiş olduğu için de bir çok vazgeçişe şahit oluyorsunuz; fakat sorun şu ki aslında bir seçiş için her seferinde farklı bir şeyden vazgeçiyorsunuz.
Hırsımıza yenik düşerek hayatı maksimize etmeye çalışıyoruz. Asıl resmi de kaçırmış oluyoruz. Harcanan zaman ve vazgeçişler de keşkelerimiz oluyor. Örneğin; bir sınavdan 85 almak ‘AA’ için yeterliyken 100 almanın bir anlamı var mıdır? Bir önceki adıma geçelim. 65 ‘CC’ için yani dersi geçmek için yeterliyken 100 almanın bir anlamı var mıdır? İşte bu soruları sorduğumuz anda kontrol bizim elimizdeyse hayatı optimize etmeye başlamış oluyoruz. Eğer yüksek lisans düşünüyorsak programın istediği minimum ders notu elde etmek zorundayızdır. Ama bu 100 almak zorunda olduğumuz anlamına gelmiyor ki. Bu şekilde düşünürsek sınav gününe kadar içimiz rahat etmez. Asıl vahim olanı bu sınavın hiç bitmeyecek olması(20 yıldır eğitim hayatıma devam etmekteyim). Düşünebiliyor musunuz bu süreçte nelerden vazgeçtik veya geçmeye devam ediyoruz?
Ben artık düşünüyorum 🙂 Hayatı optimize etmeye çalışıyorum. Bunu da hedefler koyarak yapıyorum. Diyorum ki; ‘hedeflediğim eğitime başvurabilmem için 80 ortalama yeterli‘. Hedefler yol gösterici oluyor, nereye kadar gitmem gerektiğini söylüyor. Kısacası maksimizasyonun sonsuzluğunu ortadan kaldırıyor. Bu sayede daha az şeyden vazgeçmiş oluyorum ve hayatımı daha çeşitli hale getiriyorum.
Bu süreçte de şunu farkettim. Hayatı maksimize etmek aslında kolay olan. Daha tekdüze ve basit. Çok fazla strateji gerektirmiyor. Tabii ki bu kolay hayat sizden oldukça fazla zaman çalıyor.
Ben Sweetland’ın dediği gibi başarı bir varış noktası değil; yolculuktur. Bir sonuca ulaştığınızda dönüp arkanıza yolculuğunuza bakın. Eğer derin ve rahatlatan bir ‘Oh’ çekiyorsanız sonuç başarılı demektir.
Bir yanıt yazın