İstihdam iş dünyasının doğasında vardır. Bir iş oluşturmak ve sürdürebilmek için birilerini işe almak şarttır. Birlikten kuvvet doğar ne de olsa. İşin en zor kısmı ise konumlandırmadır. Her mevkii bir kapsama sahiptir ve o kapsama en uygun kişiyi bulmak gerekir ki bu büyük bir şanstır. Konumlandırmaya yardımcı en büyük güç ise eğitimdir.
Ben de yakın zamana kadar öyle düşünüyordum. Fakat hem ülke siyasetindeki konumlandırmalar, hem de çevremde duyduğum mesleki konumlandırmalar konuya bakışımı değiştirdi. Artık güvene dayalı bir istihdamın sayısı artıyor gibi geliyor. Bugün Ar-Ge mühendisi yarın aynı firmada ilişkiler sorumlusu, bugün bir Çin’li firmada tercüman olan Uygur Türk’ünün yıllar geçtikten sonra birim müdürü, bugün enerjiden sorumlu birinin yarın yine aynı şirkette mali işler sorumlusu olması ve bunun gibi bir çok farklı örneği görmek artık oldukça mümkün. Mutlaka aralarında bilgi birikimi anlamında bir çok pozisyon için yeterli kişiler de vardır ama tecrübelerim bu kişilerin çok fazla olmadığını söylüyor açıkçası.
Peki bu durum normal mi? İnsani değer yargılarından biri olan güvenin konumlandırmada ön plana geçmesi işleri ne noktaya getirir? Bu hale gelmesinin sebebi nedir? Beraberinde benzer bir çok soruyu da getiriyor akla.
Soruların cevaplarını ararken iki türlü istihdam şeklinin olduğunu farkettim. Bunlardan ilki zamanı, diğeri ise bilgiyi ve bilgiye erişme yeteneğini satın almak için yapılan istihdamlar.
Zamanı satın almak için yapılan istihdamı düşünelim. Zaten yapmayı bildiğiniz veya bildiğinizi düşündüğünüz bir çok iş vardır. Ama zamanınız maalesef bunları yapmaya yetmez(yetmemesi normal diye düşünüyorum). Sizi yetkilendiren kişi için soracağınız tek bir sorunun cevabı bu sınıfta olup olmadığınızı anlamak için yeterli oluyor. Eğer buna ayıracak zamanı olsa yaptığım işi o yapabilir mi? Tabii ki makul bir zaman diliminden bahsediyoruz. Bir mühendisin işi bırakıp tıp okuduktan sonra doktor olması veya tersi bir durum için gerekli süre zarfından bahsetmiyorum:) Eğer cevap evetse bu sınıftasınız demektir. İşte burada güvene dayalı istihdam başlar. Bunun anlamı içinde bulunduğunuz oluşumun gitgide büyüdüğünü gösterir ve size duyulan güven orada bulunmanızın en büyük sebebidir. Güven için; herhangi bir değeri olan tek para birimidir diyebiliriz ve unutmayın bir kere harcayabilirsiniz.
Bilgi ve bilgiye erişme yeteneği satın almak için yapılan istihdamlar ise eğitimi ön planda tutmaktadır. Yeni bir şeyler üretilmesi amaçlanır ki bunun için eğitim de şarttır. İşte burada güven bir tık daha önemsizdir ve sirkülasyon oldukça fazladır. Şirkete farklı hizmet kolları veya ürünler kazandırmak için bu tarz istihdamlar yapılmak zorundadır. (Sirkülasyonun çok olmasının sebepleri başlı başına bir yazı konusu olabilir, girmeyeceğim.)
Yukarıdaki düşünceyi kafamda oturtunca hayat daha da kolaylaştı benim için. ‘Yahu bu arkadaş nasıl olur da buralara kadar gelebilmiş?’, ‘Abi onun kadar akıllı bir adamı nasıl oldur da görevinden alıp yerine bu arkadaşı getirdiler?’, ‘Benim neyim eksik abi?’ gibi sorular soruyorsanız artık daha kolay cevap bulacağınızı düşünüyorum benim gibi.
Bir de güvenin istihdama olan katkısı yok mu? Daha doğrusu güvensizlikten kaynaklanan istihdamlar. Nice meslekler var insanların veya kurumların birbirlerine güvenmemesinden kaynaklı ortaya çıkan. Yüzlerce noter, müfettiş, denetçi, avukat, hakem ve dahası…
Buna bir örnekle yazımı sonlandırayım. Bundan 1.5 yıl önce Solarian’ı kurarken iş kolları belirlemiştik. Özünde danışmanlık ve denetim olan bir çok konuyu içermekteydi. Fakat geçen bu süreçte istekler doğrultusunda kapsamlarımız dahada arttı ve şekillendi. O günden bugüne yeni eklenen istisnasız tüm kapsamlarımız sektörde oluşan güvensizlikten kaynaklı diyebilirim. Son zamanlarda en çok yaptığımız şey mevcut evrakların doğruluğunu incelemek. Şahsen durumdan memnunum, sonuçta gelenler de bize güvendiği için geliyor:).
Bir cevap yazın